Yeni Şarkı: Disclosure - Help Me Lose My Mind (Feat. London Grammar)

Settle son hızıyla yaklaşıyor...

Disclosure'un günümüz elektronik camiasında iz bırakmaya aday albümü Settle'ın yayınlamasına dört gün kala albümden Help Me Lose My Mind görücüye çıktı. Şarkı London Grammar birlikteliği içerince kayıtsız kalamadık. Siz de kayıtsız kalmayın.

Stream: Portugal. The Man - Evil Friends

Bir albüm molası...

Sınavların üstünüze üstünüze (üstümüze üstümüze) geldiği şu zamanlarda Portugal. The Man'in Danger Mouse ile çalıştığı yeni albüm Evil Friends'in tamamını dinlemek ilaç gibi gelebilir. Hayatınız zaten güzel gidiyorsa da güzelliğine güzellik katabilirsiniz. Albümü dinlemek için linkteki sayfanın üst tarafında yer edinmiş "play" tuşuna basmanız yeterli. İyi dinlemeler.


Yeni Video: We Show Up On Radar - Hands Up If You Are Lost

Eğer siz de uslu çocuklar olursanız...

Andy Wright'ın kendi çalıp kendi söylediği projesi We Show Up On Radar, 2012'de yayınladığı çocuksu sevinçler ve hüzünler içeren albüm Sadness Defeated'tan Hands Up If You Are Lost'u klipledi. Ormanda kendi hallerinde hangi enstrümanı bulabilirlerse çalan kuklalar içeren video, tutup ormana konser sahnesi kuran grup kliplerinden daha mantıklı gözüküyor.

Karşınızda yönetmenliğini Tom Walsh'ın yaptığı ve "eğer siz de uslu çocuklar olursanız şirinleri görebilirsiniz" kıvamında Hands Up If You Are Lost;

Canlı Performans: Sigur Ros - Kveikur

Çal Sigur Ros çal

Bu yaz konserini en merakla beklediğimiz isimlerden biri de şüphesiz Sigur Ros. 2 Temmuz'da Vodafone Istanbul Calling serisi yıldızlar geçidinin, post rock janrına münhasır ismi Sigur Ros'un yeni albümü Kveikur, evet, henüz yayınlanmadı. 17 Haziran'da yayınlanacak. Ama bu albüm içeriğinden uzak olduğumuz anlamına gelmiyor: Isjaki ve Brenninsteinn

Bir de bunlara yenisini ekliyor ve geçtiğimiz günlerde Jay Leno'da canlı performe ettikleri Kveikur'u da buraya bırakıp aradan çekiliyoruz:





Yeni Şarkı: Disclosure - When A Fire Starts To Burn

Albüme merak artarken...

Dans müziğinde büyük gelecek vadeden ikili Disclosure, ilk albümleri Settle'a çok az vakit kala albümden bir parçayı daha yayınladı.

Karşınızda bu yaz sık sık çalınmaya aday When A Fire Starts To Burn; (Right!?)


Yeni Şarkı: Boards of Canada - Reach for the Dead


Özleyen?


Boards of Canada, 10 Haziran'da yayınlanacak yeni albümleri Tomorrow's Harvest'ın ilk single'ını yayınladı.

Albümden duyacağımız ilk parça Reach for the Dead, Neil Krug'un yönettiği bir kısa fim eşliğinde:



Röportaj: The Ringo Jets

Primavera öncesi fırtına gibi röportaj


Uzun zamandır ''Nerede The Ringo Jets konseri, orada biz!'' isimli konserlerin en başarılı temsilcisiydik; çünkü sahne performanslarına hayrandık, şarkılarını severek dinliyorduk, her daim takipçisiydik ve benzeri olaylar biribirini takip ediyordu . Hal böyle olunca kendilerini Primavera Festivali yollarına düşmeden, Taşkışla sahnesi sonrası yakaladık. Yeni albümden, yeni projelerden, can sıkan ya da çok mutlu eden meselelerden hatta rap müzikten bile konuştuk.

Sonuç; sohbetine doyamadığımız fırtına gibi The Ringo Jets röportajını huzurlarınıza sunuyoruz!!!


Buse: Newcomers ile başlayan The Ringo Jets serüveni 1 sene gibi kısa bir süre içerisinde Primavera ile devam ediyor. Bu kadar kısa sürede elde edilen bu başarının sırrı nedir?

Lale: Bu kadarını biz de beklemiyorduk.

Tarkan: Konserleri iyi değerlendirdik galiba. Güzel konserler yaptık. Menajerimiz çok iyi bağlantılar kurdu. İyi sahne ve iyi menajer diyebiliriz.

Lale: Şans da var işin içinde aslında…



Buse: Bir de bu kısa süre içerisinde albüm de geliyor.

Lale: Aslında bu iki yıllık süreçte sizin duymadığınız çok fazla kayıt yaptık. Gittiğimiz her yerde; Almanya’da, Milano’da, nereyi bulursak orada albüm kaydettik. İstanbul’da 10 saatte 22 parça kaydettiğimiz bir albüm var; köşede duruyor. Ama tabi ki Milano’da olan ilk olarak yayınlanacak. Barcelona’dan sonra Fransa’ya gidiyoruz; orada da kayıt yapacağız. Tabi ki şimdiye kadar, en ciddi kaydımız Milano’daki oldu. 10 günlük bir süreç içerisinde Officine Meccaniche’de kayıtları yaptık. Her şey gayet güzeldi.

Buse: Süreç nasıldı? Neler yaşadınız orada?

Tarkan: Köklü bir geçmişe sahip olan bir stüdyoda kayıtları yaptık. Duke Ellington, Alicia Keys, Lady Gaga, Tom Morello, Mark Lanegan, Franz Ferdinand, Muse, Klaxons.. aklıma gelen isimler, bu stüdyoda albüm kaydı yapmış.

Lale: Neredeyse herkes orada kayıt yapmış. İtalya’nın en iyi stüdyosu diye geçiyor. 60’lardan beri kayıt stüdyosu olarak kullanılıyor. Stüdyoya girince de belli oluyor zaten, biz de taptık. Her şeye hayranlıkla baktık, çok güzeldi.

Deniz: Stüdyoya 15-20 dakika mesafe uzaklıkta bir evde kaldık. Günde 8-10 saat stüdyodaydık. Olduğumuz yer zaten Milano’nun merkezinde değildi. Sürekli sis vardı. Akşam evde bir şeyler izleyip, dinleyip sabahları stüdyoda çaldık.

Lale: Bazı parçalar olması gerekenden daha hızlı oldu. Sabahları ikişer üçer kahve içip kayıda girdiğimizden, buna "Espresso etkisi" diyoruz.

Buse: Aslında alternatif sahneden çok da aşina olduğumuz bir durum değil; haydi gidelim albüm kayıtlarını Milano’da yapalım ve albüm kaydımızı Tomasso Colliva yapsın durumu…

Lale: Bağlantı artı şans! Hakikaten Reha ve Şule bu işin ehli insanlar ve çok akıllıca bir öneride bulundular. Normalde burada herhangi büyük bir stüdyoda da aşağı yukarı aynı bütçeye gelecekti. Dolayısıyla Milano'ya gitmeyi tercih ettik, ayarladık ve çaldık. Her şey çok uygundu bizim için. Tomasso’yla da çok iyi anlaştık. İyi bir prodüktör, son iki albümdür Muse’un de prodüktörlüğünü yapıyor. O bizden memnun kaldı, biz de ondan memnun kaldık. Disiplinli ama tatlı ve samimi bir adam.

Tarkan: Bizden daha rock’n roll çıktı. Muse’un prodüktörü olmasından dolayı soundu daha temiz kaydeder mi acaba diye düşünüyordum fakat sonuçta her şeyi canlı kaydettik. Bizden daha heyecanlı çıktı; 7 günde 10 parça kaydettik, hatta sonlara doğru şımarmaya başladık.


Deniz Ö: Her birinizin vokali çok başarılı; sonuçta hepsi ayrı birer karakter ve üçünüzün de devreye giriyor olması ayrı bir olay.

Tarkan: Şans kesinlikle.

Lale: İlk soruyla da aslında bire bir bağlantılı olan kilit kelime; şans! Hepimizin grupları var sonuçta. Ama The Ringo Jets’in bu kadar ilerlemesine şans diyebiliriz.

Buse: Evet, The Ringo Jets’in oluşumunun kilit noktası adeta.

Lale: Bir yerde aslında Tarkan’ın grubunda birleştik. Grubun davulcusu askerdeyken onun yerine çalıyordum. Sonra Deniz geldi gruba. Tarkan’ın grubunun davulcusu geldikten sonra beraber çalamayacak olmayı istemedik. Dolayısıyla bir şekilde devam etmek istedik.

Deniz: Dinlediğimiz müzikler, müzikal tavrımız da çok çok aynı olduğu için birbirimizi bulmamız aslında o kadar da şans değil. Aynı müzik çevresi, aynı ortamlar aynı grupta çalmamıza vesile oldu.

Buse: Mesela çoğu grup, özellikle alternatif sahneden bahsedecek olursak, uzun yıllar aynı isimlerle devam edemiyor. Bu kadar uyumlu olmanız bu açıdan da sizin adınıza bir avantaj.

Lale: Herkes aynı yöne baktığı ve aynı şeyi istediği sürece grup bu haliyle devam edecektir.

Buse: Biriniz bir gün çıkıp rap yapıyor?

Deniz: Bazen aklıma geliyor aslında.

Tarkan: Bende geceleri MC oluyorum. (Gülüşmeler).

 Lale:Tabi ki müzikal olarak ne olacağı belli değil, birçok yere gidebiliriz. Arada herhangi bir pürüz çıksa bile bu çok kolay halledilecektir. Bir arada olmayı istemenin yeterli olduğunu düşünüyorum.

Buse: TRJ’nin şarkıları mainstream’den uzak ve belli bir kitleye hitap ediyorsunuz. Birçok yasaktan dolayı da +24 meselesi ve içki yasağı, konsere gelmeye çalışan bu kitle hepten cılız kalıyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Lale: Bir cevap vermesek daha iyi! Verirsek gerçekten küfür edeceğiz. Ne denilebilir ki?!

Deniz: Skandal ve rezalet tabi ki ama değişecektir.

Lale: ‘’Millet içki içsin! Neden içki içmiyor?!’’değil konu. İnsanların kişisel özgürlüğüne karışılması meselesi bu.

Tarkan: İşin seyirci kısmıyla hiçbir problemimiz yok. Yoksa sağ olsunlar bugün çok ilgiyle dinlediler, diğer konserlerimizde olduğu gibi. Ama biraz alkol almış olsalar harekete de geçerlerdi.



Buse: Ben gözlerimi kapatarak dinledim çünkü çok güçlü bir müzik. Herkesin de karşısında durup dinleyebileceği bir müzik değil. Onun moduna girmek ve aslında sevmek, içselleştirebilmek gerekiyor. Bir süre sonra dayak yemiş gibi oluyorsun.

Lale: Teşekkürler! Can yakmayan müziği yapmayı ve dinlemeyi genelde tercih etmiyoruz..

Deniz: Bass olmaması durumu hiç hissedilmiyor o yüzden.

Buse: Aslında şunu merak ediyorum; müzik bir frekanstır ve dinlerken hayatınızdan bir beş dakikayı kaydedersiniz ya aslında, sizin etkilendiğiniz isimler nedir? İki tane isim söyleyecek olsanız kimler olurdu sizi bir arada tutan ya da yönlendiren?

Deniz: En hayran olduğum grup Beatles, en ilham aldığım grup da The Who derim. Ve aslında tüm grup için bu böyle.

Lale: Tabi ki yelpaze sağa sola açılıyor ancak üçümüzün ortak kümesi dersek ilk akla gelen The Beatles ve The Who’dur.

Tarkan: Verdiğimiz iki ismin de çok geniş yerlere gitmiş olmaları ve seneden seneye değişik işler yapması da etkili oluyor.

Buse: Hani dediğiniz gibi sizi etkileyen grupların farklı farklı icralarının olması ve sizin de tanımlamalardan da yola çıkarsak blues ve rock’n roll karması müzik icra etmeniz oldukça paralel. Ancak The Ringo Jets’in müziğine yaptığı başka bir tanım veya tavır var mı?

Lale: Yeni bir şey yapmadığımız ortada ama blues ve rock’n roll’u punk enerjisi ile çalıyoruz.

Deniz: Rock’n roll, blues’un hızlı çalınmış versiyonu ve böyle ilerleyen bir şey değil benim için de. Çünkü zaten çok geniş bir janr. O yüzden rahatça rock’n roll olarak tanımlayabiliyorum.

Tarkan: Punk enerjisi var sonuçta ancak grup birçok şeyden besleniyor.

Lale: Zaten İstanbul'da yaşamak insanı çoğu zaman sinirlendiriyor ve bu çaldığım müziği tabi ki etkiliyor. En azından ben sinirlendikçe abanıyorum, bunu söyleyeyim!

Tarkan: İstanbul’da yaşamaktan da öte dediğimiz gibi sert grupları dinlemeyi seviyoruz. Ama sadece hard-rock, metal ya da rock’n roll dinlemiyoruz. Stevie Wonder’dan MC5’a veya reggae, jazz ve başka çeşitli birçok türde dinlediğimiz isimler oluyor, çaldığımız müziğe yansımasa da. Birçok türden besleniyoruz, bilinçaltımızda farklı şeyler var ve onların ürünleri bu şekilde ortaya çıkıyor. Bir de çok yeni bir grup The Ringo Jets. Sonuçta iki senedir bir arada çalıyoruz ve zamanla değişim olur mu; hakkında bir şey söylemek zor. Ama bizim ortak dinlediklerimiz belli: The Beatles, The Who, Led Zeppelin, Deep Purple, Mountain, Blue Cheer, MC5, The Stooges, Black Flag, The White Stripes.

Deniz Ö: Aynen, sahnede Jack White yoktu ama sanki oradaydı. Gitar çalışlarınızda bir anda Metallica vardı, bir anda The Beatles ya da The White Stripes.

Lale: Onlar da aynı müzikleri yiyorlar ve kusuyorlar. Biz de aynı şeyleri yiyoruz ve aynı şekilde kusuyoruz.

Deniz Ö: En başta yola hangi amaçla çıktınız?

Deniz: Bahsettiğimiz gibi kafaların aynı olması, bir araya gelmemiz ve bir an önce stüdyoya girip bir şeyler çalalım isteğiydi. Hatta o yüzden de basçı bulmayı beklemedik.

Lale: Öyle girdik ve öyle de kaldı.

Tarkan: Amaç ‘’Basçı olmasın biz böyle kalalım.’’dan öte ihtiyacını duymamak oldu.

Lale: Baktığımızda elimizde iki gitar bir davul vardı ve olsun, çerçeve yok, bu ses bizi tatmin eden bir ses ve bu şekilde istediğimiz gibi oluyor deyince böyle devam ettik.

Deniz Ö: Rock’n roll dediğimize geliyoruz bu noktada.

Lale: Hakikaten başlarken çalmak için çaldık. Ne istemediğimi çok iyi biliyordum çünkü iş gereği istemediğim müzikleri yapmak zorunda kaldım. Ve bir yerde artık pes ettim, istediğimi müziği TRJ ile çalabilirdim. Biz de şaşırıyoruz bu kadar ilgi görmesine. Bu kadar içimizden gelerek yaptığımız bir müziğin dinleniyor olması aslında bizim için de ilginç bir durum.

Deniz Ö: Belki de bugün İngiltere vatandaşı olsaydınız çok farklı yerlerde olabilirdiniz. Çünkü çoğu dinleyicinin, sahnede sizi canlı dinleyene kadar yaptığınız müziği kabullenmesi burada oldukça zor.Dinlemeyi tercih etmeyen de sizi sahnede izledikten ve dinledikten sonra koşa koşa soundcloud’a şarkılarınızı dinlemeye yöneliyor. Kendimden biliyorum en basiti. Sahnedeki o enerjiyi nereden buluyorsunuz? Sahne dışında da sürekli bir koşuşturma halindesiniz; albüm, konser, festival. İşin sırrı nedir TRJ?

Lale: İstiyoruz. Tamamen istemekle alakalı.

Buse: Hayatta da böyle enerjik misiniz?

Lale: Hayır. (Gülüşmeler). Eğer Facebook sayfasına baktıysanız Deniz’in 20 çeşit uyurken çekilmiş fotoğrafını görebilirsiniz.

Deniz: Ölü bir adamım aslında. 

Lale: Deniz stand-by’da takılıyor geri kalan vaktinde.

Buse: Sanatçı kişiliğinizi oluşturuyor belki bu durum da. Normalde gayet sakin olan kişilikleriniz asıl sahnede kendini bulabiliyor. Bu sizi güçlendiriyor ve belki de enerji veriyor.

Lale: Aslında evet, bir yandan da yansıması oluyor.

Deniz: Eğer istediğini yapabiliyorsan, bangır bangır dediğimiz, o zaman sahne gerçekten bambaşka bir şey oluyor. Niye kalan vaktimde stand-by’dayım? Çünkü sahne dışında olan hayat sıkıcı! Okula gidiyorum, dört saat yol çekiyorum her gün. Niye ve nasıl enerjik kalayım ki?! (gülüşmeler)

Buse: Müziğiniz aynı zamanda samimi geliyor. Samimiyetinizi sahnede de yansıtabiliyorsunuz.

Tarkan: Öyle yansıyorsa ne güzel!

Lale: Size de öyle tınlıyorsa ne kadar güzel, demek ki arada bir kesinti olmuyor.

Buse: Bu arada ben albüme yeniden dönmek istiyorum. Bir sürü isimle çalıştınız. Sürprizler ve olaylar, olaylar…

Lale: Açıkçası albümün o kadar içinde olduğumuzdan dışarıdan bir göz gibi bunu böyle yaptık, şuraya şunu ekledik diyemiyoruz. Şöyle ki, iki tane konuğumuz var; Perküsyonda Mauro Refosco (Red Hot Chili Peppers, Radiohead, Thom Yorke) ve  Klavyede Enrico Gabrielli (John Parish, Mariposa, Afterhours). Canlı kaydedildiğini söyleyebilirim ve çok garip bir albüm olduğunu söyleyebilirim. Parçalar zaten garipti, albümün de garip olacağını tahmin ediyorduk, albüm elimize mastering’den geldiğinde iyice bir garip oldu. O yüzden albüme daha da garip bir kapak seçtik. Dolayısıyla ortalıkta biraz ucube bir durum söz konusu.

Buse: Garip derken beklemediğiniz veya hoşunuza gitmeyen bir durum mu bu?

Deniz: Beklemeyip iyi yönde şaşırdığımız bir sonuçla karşılaştık.

Lale: İyi yönde bir gariplik tam olarak. Uzay boşluğunda tınlarmış gibi çıktı albüm. Bayağı ağır bir albüm oldu. İzlemesi ne kadar ağırsa dinlemesi de bir hayli ağır bir albüm oldu.

Buse: Albüme nasıl ulaşabiliyoruz?

Lale: Bu ay sonuna kadar iTunes’a çıkmış olur. Lansmanı biraz erken yapmış olduk. Bürokratik engellerden dolayı iTunes’da şu an yayınlanamıyor. Bir de plak olarak yayınlanacak. Belki CD formatında da basılır ancak ana satış alanları plak ve iTunes olacak. Avrupa’da da sonbahara doğru yayınlanacak. Yayınlanma süreci orada daha çabuk ilerler diye tahmin ediyoruz.

Buse: Radio Moscow ve Kill It Kid ile turneleme haberlerine rastladım. Yakın zamanda TRJ’nin planları arasında yer alıyor mu? Yeni projeleriniz neler?

Lale: Böyle haberler var ancak hiç biri henüz kesin değil. Hatta buna Calibro 35’da dahil. Ne zaman geri dönüşler olur ve beraber bir tarih belirlenir şu an biz de bilmiyoruz.

Buse: Aslında şu an Primavera Festivali başlı başına bir haber! Nasıl oldu ve neler olacak dersiniz?

Lale: Avrupa'nın en büyük Showcase festivallerinden birine gidiyoruz. Açıkçası neler olacak biz de merak içerisindeyiz. Türkiye'de ne yazık ki bir Showcase festivali yok. Dünyada ise alternatif sahne konserleri Showcase festivalleri üzerinden ilerliyor. Gruplar sahne çıkıyor ve merhaba, bende şu grubum diye kendini tanıtıyor. Öncelikle bu festivallere başvuruyorsunuz Onların yıllardır bu işlerle ilgilenen ekibi sizin festivalde sahne alıp almayacağınıza karar veriyor. Alternatif sahneye çıkacak 10-15 adet grup seçiyorlar. Başvuru doğrultusunda bu seçilen gruplardan biri de The Ringo Jets ve Türkiye'den Primavera'ya seçilen ilk grup olduk. 

Buse: Evet, ufak bir tarama yaptım Primavera'da sahne alan gruplar adına. Sizin adınıza defalarca sevindim diyebilirim.

Lale: Teşekkürler. Biz daha henüz durumu kavrayamadığımız için, seviniyoruz ama sevindiğimizin bile farkında değiliz sanırım.

Buse: Primavera'nın ardından nerelerde dinleyeceğiz The Ringo Jets'i?

Deniz: 1 Haziran Eskişehir Peyote'de Club Bangkok'la birlikte, 15 Haziran İstanbul Peyote'de The Ringo Jets konseri olacak. Aslında Primavera sonrası Fransa'da DCShoes'un tüm Avrupa'daki başkanlıklarının toplantı aldığı bir organizasyonda sahne alıyor olacağız ve Fransa'da da stüdyoya giriyoruz. Ardından da 22 Haziran'da One Love Festival'de alternatif sahnede çalıyoruz.

Buse: Öyleyse şimdiden vitamin takviyesi; bol bol C vitamini öneriyorum.

Lale: Aynen!





Yeni Şarkı: Edward Sharpe and The Magnetic Zeros - Better Days

Kadroyu bozmadan...

Kalabalık arkadaş grubumuzla pikniğe gidiyoruz bir de yanımıza müzik enstrümanlarımızı alalım grubu Edward Sharpe and The Magnetic Zeros, kendi ismiyle isimlendirdiği yeni albümü 23 Temmuz'da çıkarıyor. Yeni albümden Better Days ile ise şimdi karşımızdalar.


Yeni Video: She & Him - I Could've Been Your Girl

Kendi kaybeder!

Sevgi kelebeği Zooey Deschanel'i özleyenlere müjde! She & Him'in yayınlanan yeni albümü Volume 3'ün I Could've Been Your Girl parçası videolandı, pek de şeker oldu. Videoda, şarkının sözlerine itafen M.Ward'ın dikkatini çekmeye çalışırken bol bol dans eden Zooey sonunu ''Your lost!''a bağlıyor; ama orası biraz tartışma konusu.

Video klibin yönetmenliğini ise on parmağında on marifet olan  Zooey Deschanel kızımız üstleniyor.
Ellerine sağlık Zooey!




Ninni: Break On Through (To the Other Side)

21 Mayıs 2013 Salı

Ray Manzarek'i "iyi bilirdik" demek için haklı sebeplerimiz var.

İyi geceler.


Yeni Video: Beady Eye - Second Bite of The Apple

Çalışan kazanır, elması kızarır...
Oasis kardeşlerden Liam Gallagher'in grubu Beady Eye, yeni albüm BE ile 7 Haziran'da geri dönüyor. O zamana kadar ise albümden Second Bite of The Apple şarkısının klibi ile karşımıza çıkıyor. Şarkının çalsam mı çalmasam mı gitarlarını görsel olarak da çok rahat görebildiğimiz video, grup elemanlarından kim ne çalıyor sorusuna cevap olarak çekilmekten de öteye gidememiş.

Yine de Oasis'ten mirastır diyor bağrımıza basıyoruz.

(Off The Record):Vol. XXIX




1. Random Access Memories'i sevenlerden olduğumuz doğrudur.


2. Kanye West yeni single'ı New Slaves'in prömiyerini dünyanın dört bir yanındaki 66 farklı bina üzerinde gerçekleştirdiği projeksiyon gösterisiyle gerçekleştirdi. Uzun zamandır yapılmış en cool hareketlerden biri olduğuna inanıyoruz. Kanye West yine büyük geliyor.



3. İtiraf etmek zorundayız ki Depeche Mode konserinin iptal olması haberine verdiğimiz ilk tepki kahkahaydı. Kabul etmelisiniz, 2009 konserinin iptal olması üzücüydü ama bu kez doğru sözcük komik.


4. Eric Avery geçtiğimiz günlerde Nine Inch Nails'in turnesine katılamayacağını, Los Angeles'ta film müzikleri üzerine yoğunlaşmak istediğini açıklamıştı. Çok geçmeden grup yeni elemanlarının haberini verdi: Robin Finck ki yıllarca NIN ile birlikte turlamış olması kendisini aslında grubun eskilerinden yapıyor denebilir. 


5. Bu haftasonu Great Gatsby'den başkasını konuşmak yasak gibi. Peki o zaman:


Görsel: Depeche Mode - The Delta Machine

Albüm: Music from Baz Luhrmann's Film The Great Gatsby

Filmden önce müzikleri vurdu...

The Great Gatsby; Türkçe ismiyle Muhteşem Süleyman, pardon Muhteşem Gatsby ülkemizde gösterime dün girdi. Daha filme gidemedim ama filmin soundtrack albümünü dinleme fırsatım oldu. Albüm, film için yazılmış Florence and The Machine ve The xx'in yeni şarkılarını içerdiğinden bu fırsatı geri çevirmedim.

Albümün yapımcılarından biri Jay-Z olunca, albümde kendisini, karısını ve arkadaşlarını unutmamış Jay-Z. Albümün açılış parçasını da kendisine ayırmış. İnsan biraz misafirperver olur. Yine de filmden parçalarıyla, bol bol bol göndermeleriyle Jay-Z, 100$ Bill ile bu yükün altından kalkmış. Albümün ikinci parçası olarak, Beyoncé ve André 3000 ortaklığında Mark Ronson desteğinde Amy Winehouse'un Back to Black kavırını görüyoruz. Şarkının orjinal sözlerini, şarkının yazıldığı erkek rolüyle tekrar yorumlayan André 3000 kısmıyla başlayan şarkıda, Beyoncé'nin o güçlü imajını düşündüğünüz takdirde Beyoncé kısmına gelince tökezliyorsunuz. Nasıl olurdu da Beyoncé'yi "depresyondayım, unutuldum" psikolojisinde bulurum sorusu akıllarınızı kurcalıyor. Bununla beraber bir remix gözüyle bakıldığı zaman Mark Ronson'un iyi bir iş çıkardığını ve bu müziğe Beyoncé'nin sesinin çok uygun olduğunu düşünüyorum.



Yaptığı işlerle bir türlü dikkatimi çekemeyen Lana Del Rey; ilk defa azıcık da olsa dikkatimi çekmeyi başardı Young and Beautiful ile, ama bunu da albüm geneline duyduğum sempatiyle açıklayabilirim.

Sıra geliyor, U2'nun Achtung Baby'si için yapılan kavır projesinde ilk defa ortaya çıkan Jack White'ın Love is Blindness'ına. Böylesine başarılı bir kavırın hak ettiği değeri elde edeceği günler bu albümde kullanılmasından sonra daha da yakın gözüküyor. Acaba U2, 1991 yılında bu şarkıyı yazdığı zaman birinin bu şarkıyı alıp çok daha başka boyutlar kazandırabileceği ihtimali hiç düşünüldü mü?



Filmde konu edilen zamanın müziği cazı ihmal etmek olmaz kontenjanından The Bryan Ferry Orchestra'yı görüyoruz. Albümde bulunan iki şarkının altında imzaları var. İlk olarak, Beyoncé'yi Beyoncé yapan şarkılardan Crazy in LoveEmeli Sandé'nin sesinden caz haliyle vücut bulmuş. İkincisi ise orkestranın sahibi Bryan Ferry'nin sesinden Love is the Drug olmuş. Bol trompetli halleriyle, orjinal hallerinin yanı sıra caz hallerinin de kabul görülebilir olmuş.

Eskiden tanıdığımız bir insan Gotye'de bu albümde boş geçilmemiş. Heart's a Mess ile albümün bir parçası olmuş ki Gotye'nin sadece bir şarkıdan ibaret olmadığını kanıtlamış. Boş geçilmeyen isimlerden biri de tabi ki Kanye West. Jay-Z'nin olduğu her yerde artık gözlerimiz hemen onu arar oldu. Çoğu zamanda arayışlarımız karşılıklı çıkıyor. Albüm için seçilen parça ise No Church In the Wild.

Albümün ağır toplarına gelirsek, albüm için yazılan Together ve Over the Love bu sıfatı sonuna kadar hak ediyor. Bu yaz Türkiye'de konser verecek isimlerden The xx ve bu yaz Türkiye'de konser vermesini çok istediğimiz isimlerden Florence and The Machine; sevdiğimiz tarzlarını şarkılara çok güzel aktarmışlar. Albüm için yazılan diğer şarkılar Sia'dan Kill and Run ve Nero'dan Into the Past sevenlerini mutlu etmiştir diye düşünüyorum.



Albümün partileme kısmını ise Black Eyes Peas mirasları Fergie imzalı A Little Party Never Killed Nobody (All We Got) ve Will.i.am imzalı Bang Bang ile doldurmuşlar. Evet, merak etmeyin bu zamanların popüler şarkıların popüler öğelerinden olan "drop"lar için eller korkak alıştırılmamış.

Büyük resme geri dönecek olursak, albüm bir bütün olarak şuan ki müzik piyasasının güzel bir örneği de olmuş. Rap'iyle, elektroniğiyle; iğrençliğiyle, güzelliğiyle; alın teriyle, arkadaş ilişkileriyle özet geçilmiş. Albüm için iyi dinlemeler, film için ise iyi seyirler.

Top 10: Franz Ferdinand

Hatırlayalım...

Gençlik ateşimiz İskoç grup Franz Ferdinand, yeni albüm Right Toughts, Right Words, Right Action'ın müjdesini dün verdi. Bu sebeple biz de yeni albüm öncesi hatırlama ve hatırlatma mahiyetinde 10 şarkılık listemiz ile karşınızdayız.

10. This Fire
Ateşler hazır mı?


9. Eleanor, Put Your Boots On
Aklımız Eleanor Rigby'nin hikayesine giderken.


8. Ulysses
Franz Ferdinand'ı yukarılarda arıyoruz.


7. 40'
Onlar hala yükseklerde.


6. Lucid Dreams
Aaaaa, İstanbul dedi. Anne, anne; Franz Ferdinand, İstanbul dedi.


5. Do You Want to
Bu ritme ayak diremek manasız.


4. The Dark of the Matinée
Beyaz tavşan sizi her zaman güzel yerlere götürür.


3. You're the Reason I'm Leaving
Güzel şarkıların çıkış noktalarından biri de nefrettir.


2. Take Me Out
Hatırlatma dedik ama bu şarkıyı unutmuş olamayız.


1. Come on Home
"Let's not forget we are so strong, so bloody strong."
Başka bir deyişle şarkının klavye solosuna can kurban.

Depeche Mode Konseri İptal Oldu!

Ama neden?

Duyduklarınız doğru!

Depeche Mode konseri ikinci kez iptal edilmiş oldu. Sebebi ise Bulgaristan'da yaşanan yol kapama eylemi yüzünden Depeche Mode prodüksiyon tırlarının Türkiye'ye geçiş izni alamıyor oluşu.

Ayrıca yapılan açıklamaya göre; bilet sahiplerinin biletlerini saklaması gerekiyor ve konserin yeni tarihi yakın zamanda duyurulacak.

Kimimiz seviniyor, kimimiz çok üzgün. Bu da gelir bu da geçer a dostlar. Kalan sağlar bizimdir bu gece!





Yeni Albüm: Franz Ferdinand - Right Thoughts, Right Words, Right Action

Tam da unutmaya başlamıştık...

Sevdiğimiz gruplardan Franz Ferdinand'ın adını bile unutmaya başlamıştık ki bugün yeni albüm haberi geldi gruptan. Albüm haberiyle birlikte bir de trailer videosu var.

Threesome: Depeche Mode (I)

Yanlış kitabın, yanlış sayfasıydım...

Dünya onları "Just Can't Get Enough" ile tanımaya başlarken ben neredeydim sorusu sadece beni değil, doğumdan önceki hayatı araştıran felsefecileri de ilgilendiren bir soru olurdu. Müziğin sadece müzik olmadığını keşfettiğim 2005 yılından önceki işler hakkında bir şeyler yazarken hep korkarak yazarım. Sonuçta insanın kendi gözleriyle görmediği her olay onun için doğruluğu kanıtlanmış olsa bile bir efsanedir.

Depeche Modu'un kariyer başlangıcı da benim için bir efsane. Hatta 2005 tarihli Playing the Angel albümünde Depeche Mode ismi yazmasa, grup benim gözümde 80lerde ve 90larda müziklerini yapmış ve sonradan esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuş bir grup haline dönüşebilirdi. Bu yüzdendir ki gördüğüm Depeche Mode ile duyduğum Depeche Mode arasındaki köprüyü yapar bu albüm.


Duyduğum Depeche Mode.


Gördüğüm Depeche Mode.

Sene 2008'e geldiğimiz zaman ise Sound of Universe, ya da benim gözümde albümden Wrong parçasıyla karşıma çıktı grup. "Efsane grup yeni albümüyle geri döndü." sıfatının kullanıldığı başka bir albümdü. Bu sıfatın hep bir kötü yanı olduğunu düşünürüm. Bu sıfatla çıkan albümleri dinlersiniz ki çoğu zaman gerçekten iyidir bu albümler. Yine de bu albümlerdeki parçalarla duygusal bir bağ kurmak zor olur. Duygusal bir bağ kuramadığınız parçalar ise her gün yüzlerce yeni müzik ile karşılaştığınız bir ortamda unutulmaya mahkumdur. Ben bu duygusal bağı Wrong ile kurdum. O günden sonra benim için Depeche Mode, Personal Jesus, Walking in My Shoes gibi çok güzel parçaları bulunan gruptan, hayatımın bir dönemini özetlemeye muktedir olan bir grup şekline büründü. Bu sebeptendir ki 2009 yılında düzenlemesi planlanan Tour the Universe'in İstanbul ayağı iptal olunca, gözlerimden bir iki yaşı serbest bırakıvermiştim. 



Şimdilerde ise dumanı üstünde Delta Machine ve iki gün sonra gerçekleşmesi planlanan konser konuları var Depeche Mode ile aramızda. İtiraf edeyim, Delta Machine'i onlarca kez dinlemedim ama karşıma çıkan her parçasında Depeche Mode'a yüklediğim; iyi kötü tüm anılarımı yerli yerinde buldum. Depeche Modu canlı canlı dinleyebilme konusu ise benim için mucizelere kalmış bir durumda ve ben durumda kendimi ortalarda dolaşan konserde çalınması muhtemel şarkılar listesinde Wrong'u görememeyle avutuyorum.

Yeni Şarkı: MØ - Waste Of Time

MØ'da durmak yok...

Yakın zamanda ismini her yerde görmeye başlayacağınıza inancımız tam olan , Glass üzerine Pilgrim'in MS MR remixli halinden sonra şimdi de yeni şarkı Waste of Time ile karşımızda.

Yeni isim arayışında olanlar için ilaç mahiyetinde MØ'dan Waste of Time;

Yeni Albüm: Wild Nothing - Empty Estate


Pop mu dedin?! 


Mart ayında Babylon'da kanlı canlı dinlediğimiz Wild Nothing, dünya tatlısı röportajımızda yeni EP haberini vermişti. Daha renkli ve pop atmosferinde şarkılar kaydettiğini söyleyen Jack, Empty Estate ile ilk albüm Gemini'nin birbirinden farklı olacağı haberini şöyle bir duyurmuştu.

Captured Tracks çıkışlı albüm, sonunda (14 Mayıs) yayınlandı, çoğumuz tarafından dinlendi ve bir çok mecra tarafından kaleme alındı. Şimdi dinleme sırası biz Wild Nothing severler kulübünde! Buyrun;





Yeni Şarkı: Simian Mobile Disco & Bicep - Sacrifice

Feel my Bicep...

Random Access Memories ile elektronik müziğe doyamadım diyenleri bu işin ustalarından Simian Mobile Disco ile yükselen değer Bicep'in ortaklığından ortaya çıkan Sacrifice'a yönlendiriyoruz.


Featuring: Robyn

Misafir ol gel bana...

İnsan türüyle sincap türünün bir birlerine en yakın oldukları yerde duran Robin Miriam Carlsson, bizim bildiğimiz adıyla Robyn; misafir olduğu parçalarla serimizde boy gösteriyor.

Robot tüccarı Röyksopp, bu şarkı için Robyn'i seçerek o kadar doğru bir karar vermiş ki.


Robyn, kıyafetiyle alışık olmadığı havaları tutturamıyor ama şarkının havasını tam on ikiden vuruyor.


Doktor Robyn Hanım, Doktor Robyn Hanım, kardiyoloji bölümünden bekleniyorsunuz.


Hep bir yanı asi, hep bir yanı isyankar.


Öte yandan eğlencesiz bir dünya daha da yaşanılmaz bir yer.


Teaser: Daft Punk - Random Access Memories Unboxed


Yine Daft Punk, hala Daft Punk

Daft Punk
, 21 Mayıs'ta yayınlanacak yeni albümleri Random Access Memories için, yepyeni bir teaser yayınladı.

Başrolünde albümün vinyl halinin olduğu teaser için "iştah açıcı" desek yalan söylemiş olmayız. İnsanın canını hard copy çektiren cinsten:

Yeni Video: CSS - Hangover

CSSler de dans eder...

Let's Make Love And Listen To Death From Above ve Alala gibi çok eğlenceli parçaların altına imzasını atan CSS, uzun ve telafuzu güzel haliyle Cansei de Ser Sexy; Planta ile geri döneceğini açıklamıştı. Bugün de yeni albümden Hangover'ın videosunu yayınladılar. Videodan gördüğümüz kadarıyla da CSS, eğlenmeye ve eğlendirmeye devam ediyor.

Karşınızda müthiş dans figürleri içeren klibiyle Hangover;

Oradaydık: Kaki King

Kitle imha silahı olarak gitar...

Gitar günleri kapsamında geçtiğimiz hafta Salı günü Akbank Sanat'a konuk oldu Kaki King. Sahnede bir tabure ve üç gitar ile başlayan gecenin sonunda bu şovdan etkilenmediğini söyleyen olduysa yalan söylemiştir.

Kaki King ile tanışıklığım öyle çok çok gerilere gitmiyor. Hatta şöyle diyebilirim ki bu senenin başında Avaz Avaz'a katılan Deniz'in, konsere aylar öncesinden duyduğu heyecan sayesinde birazcık da şaşırarak tanışmıştım Kaki King'le. Doğaçlama mı yapıyor yoksa kuşkusuna düşüren yine de çok düzenli bir şekilde ilerleyen şarkılarını dinledikçe Deniz'in heyecanına ortak oldum.

Konser mekanın samimiliğinden biraz da küçük olmasından kaynaklanıyor olabilir ki duyduğumuza göre bilet konusunda erken davranmadıkları için konseri kaçıran bir topluluk var; konserin başlangıcından itibaren Kaki King ve seyirci, bir birlik oldu. Bu birliğin temel taşı ise Kaki King'in gitarından özellikle gitarından diyorum çünkü gitarın telleri yanı sıra gitarın her yerinden yararlanıyor, çıkardığı seslerdi.

Çaldığı parçalarda ise bariz bir 2012 tarihli yeni albüm Glow'un sayısal üstünlüğü vardı ama eski albümlere de yer vermemezlik etmedi. Şarkı aralarında ise perdeleri paralel olmayan gitarını tanıttı, konserde de çaldığı eski bir ilişkisini anlatan Jessica isimli parçasının hikayesini anlattı ve şimdilerde evli bulunduğu Jessica'yı bulana kadar 11 farklı Jessica tanıdığını, asla vazgeçmememiz gerektiğini öğütledi.

Konser sırasında, konser sonrası hemen ayrılmayacağını, isteyenlerle fotoğraf çekilebileceğini söylediği zaman ise o müthiş 1,5 saatin bir hatırasını cebimize koymadan ayrılmadık.


Konseri evinde yaşamak isteyenler için setlist: Great Round Burn - Bone Chaos in the Castle - Holding the Severed Self - Doing the Wrong Thing - Cargo Cult - Kelvinator, Kelvinator - Streetlight in the Egg - Fences - Jessica - Carmine St. - Magazine - King Pizel - The Fire Eeater

Yeni Video: Sin Fang - What's Wrong With Your Eyes

Gözler ruhun aynasıdır...

İzlandalı Sin Fang, şahane Flowers albümünü kliplendirmeye devam ediyor. Bu kez albümdeki What's Wrong With Your Eyes'a çekilen videoda, şarkının ismine paralel göz ögesi kullanılmadan edilememiş. Tabi bu klişe videoyu izlemenize mani değil.

Karşınızda Máni Sigfússon yönetmenliğinde yeni Sin Fang videosu;

Oradaydık: Efterklang


Salondaki büyüleyici sesler


Çekirge misali, Danimarka çıkışlı grup Efterklang'ı İstanbul'da üçüncü sıçrayışlarında yakalayabildim. 4 Mayıs gecesi Salon İKSV'de TSU! ile birlikte konserdeki herkese 2013'ün en güzel gecelerinden birini yaşattılar. 

Efterklang öncesi TSU!'nun sahne alacağını öğrendiğimden beri büyük bir heyecanla bekledim konseri ama bu kadarını da beklemiyordum açıkcası. Kesinlikle, "Gitmeseydim neler kaybedecekmişim!" dedirten bir konserdi. O gece sahneye çıkan herkes fazlasıyla içtendi ve onların da en az dinleyiciler kadar eğlendiği aşikardı.

Efterklang'ın 2012 çıkışlı albümü Piramida'nın neredeyse hepsini çalacağı belliydi ama bunun yanında Magic Chairs albümünden I Was Playing Drums, Raincoats ve Scandinavian Love'ın yanı sıra yeni şarkılarından da birini çaldılar (Kaydetmeyi unutmuşlar zaten, Twitter'dan söylediklerine göre.)



Konserde bu 5 güzel arkadaşın pozitif enerjisi seyircilere de yansıdı. Salonda şarkı aralarında gülüşmeler, sohbetler; konser sırasında büyüleyici sesler... Gruptaki tek kadın üyenin (başında fes ile çıkmış olan) tüm şarkılarda öyle bir rolü vardı ki, adeta şarkıların arka fonuydu, altyapısıydı. Dinleyenleri kendine hayran bırakmamış olması imkansız. Aralarında devamlı enstrüman değişimi yaptılar, yapmakla kalmadılar; ne buldularsa çaldılar! Bateristin kap çanak çalmasını da dinledik, gitaristin bagetle gitar çalmasını da.

Bir de onlara yakışır sevimlilikte bir iş yaptılar: Konser için gezdikleri her yerin seyircilerinden küçük parçalar almışlar, bir poşet dolusu güzel şeyler getirmişler bizlere. Kalem, gözlük, not defteri, ruj... ne ararsan. Aynısını yapmamızı bizden de istediler. Poşet doldu tekrar!

Umuyorum ki gelecek sene tekrar gelirler, bu eve alıp beslenilesi grubu tekrar dinleriz. Kulaklara şenlik!



Fotoğraflar: Salon İKSV/Ali Güler


Ninni: Too Afraid To Love You

9 Mayıs 2013 Perşembe
Ne yapacağını bilememek bir hastalıktır.

İyi geceler.

Taze Kan #3

Taze kan yine çok güzel oldu!

O kadar güzel oldu ki gözyaşlarımıza hakim olamadık.
Günlerden Çarşamba ve işte yeni Taze Kan:


The LaBiancas - Charles Manson Is Jesus Christ
Nasıl dikkat çekerim isimli çalışmalarıyla çeşitli mecralarda boy gösteren The LaBiancas, bu konuda oldukça başarılı: Charles Manson is Jesus Christ. Hatırı sayılı bir kitleyi çoktan yakalayan grup bizi de yakalamış durumda!



Heartsparxx - Your Love
Tektosag Records'dan yayınlanacak olan LP'leri ile Heartsparxx, fazlasıyla merak konusu!



Chance The Rapper - Acid Rain
Herkes bu adamı konuşuyor. Biz sustuk, dinliyoruz çünkü konuşarak vakit kaybetmek istemiyoruz. Ayrıntılı bilgi için Stereogum, Pitchfork, artık önünüze ne gelirse!



Bodhi - Marky Mark and The Funky Bunch / Good Vibrations (Bodhi Remix)
Groove sever misin? Sev bence. Tanış. Bodhi remix'leri ile başla, gerisi gelir.



Koreless - MTI
3 yıllık geçmişe sahip olan Koreless eminim ki çoğunuz için taze kan olacak! Daha önce neden rastlamadım bu gruba diye üzülebilirsin; sakin ol dostum. Taze Kan serimiz bunun için var! Bu da bonusun: How To Dress Well - Cold Nights (Koreless remix)


Yeni Video: MØ - Pilgrim (MS MR Remix)

Büyük prodüksiyon...

Ortaya çıkardığı ilk işinden beri ilgiyle takip ettiğimiz 'nun Pilgrim şarkısını MS MR remixlemişti. Şimdi de bu remixi kliplediler. Lazer şovları, yunan tanrıları derken 'yu büyük prodüksiyonlarda görmek bizi heyecanlandırıyor.

Karşınızda MS MR dokunuşlu Pilgrim;

Yeni Video: David Bowie - The Next Day

Yıldızdan geçilmiyor...

David NowieFloria Sigismondi ile çalıştığı klipten çok memnun kalmış olacak ki albümle aynı ismi taşıyan şarkı The Next Day'in yönetmeni olarak da aynı ismi seçmiş. Biz de bu seçimden memnun kaldık. Daha memnun kaldığımız konu ise klibe konuk olarak gelen Marion Cotillard ve Gary Oldman.

Klibin içeriğine gelirsek de Youtube'un yanlışlıkla yaptığını öne sürdüğü sansürden sonra "explicit" ekiyle yayınlaması bir yana benzer bir konuda bu toprakların nasıl bir tepkisi olurdu düşünmeden edemiyoruz.

Karşınızda +18 etiketli The Next  Day;


 

Popular Posts